Yavuz Tapucu (1944 / 21.11.2013)
1944 yılında Şanlıurfa’da doğdu. Babasının adı Sabri annnesinin adı Ayşe’dir. İlk orta tahsilini Şanlıurfa’da tamamladı. Evli ve dört çocuk babasıdır. Oğullarından biri bestekar ve ses sanatçısı Kadir Tapucu’dur. Okul yıllarında birçok müzik etkinliklerine ve Urfa müzik meclislerine katıldı. Zamanın ustalarından istifade etti. TRT’de 30 sene Halk müziği sanatçısı olarak çalıştı ve İstanbul Radyosu’ndan 1999 yılında emekli oldu. Birçok türkü derleyerek TRT repertuarına kazandırdı. Hayatları değirmi, Tabakta bal olaydım, Şu Urfa’nın kapısı, İşte geldi arpa buğday harmanı, ben bu dağın ağacıyam derlediği türkülerden birkaçıdır.
Yavuz Taner (13 Temmuz 1949 / 14.02.1990)
13 Temmuz 1949 tarihinde İstanbul’da doğdu. Aslen Sivas-Gemerek’li olup gerçek soyadı ‘’Durmuş’’tur.İlkokulu bitirdikten sonra ortaokula devam ederken, müzik eğitimi almak için ortaokuldan ayrıldı.
1964 yılında Aksaray Musiki Cemiyeti’ne girerek Nida Tüfekçi,Adnan Ataman ve Abdullah Nail Bayşu’dan Türk Halk Müziği eğitimi almıştır.İlk 45’liği 1969’da ‘’Arya Plakçılık’’tan çıkardığı ‘’Sen Gelsen De Olur - Kalbe Asla Değilmez’’dir. Ardından ‘’Güzel Kızlar - Gemiciler Kalkalım’’ adlı 45’liğini Kervan Plakçılık’tan çıkardı.
1980 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı (Devlet Konservatuarı)’nın açtığı Türk Halk Müziği Topluluğu sınavını kazanan iki isimden biridir.Diğer isim ise 1984 yılında hayatını birleştirdiği eşi Sema Hanım’dır.
1980-1990 yılları arasında Türk Halk Müziği Korosu bölümünde solist-korist (koro solisti) olarak görev yapmıştır.Kullandığı enstrümanlar arasında bağlama ve ud başta olmak üzere diğer telli sazlar gelmektedir.
Halk müziği eğitimi almış olmasına rağmen gönlündeki en büyük yeri Arabesk müziğine ayırmıştır. Müzik dünyasında Türkiye’nin ‘’Abdulhalim Hafız’ı’’ olarak tabir edilmekteydi.
Yönetmenliğini yaptığı sanatçılar ve albümler şunlardır :
Müslüm Gürses (Gitme, Güldür Yüzümü, Yıkıla Yıkıla, Aldatılanlar)
İbrahim Tatlıses (Kara Zindan, Allah Allah)
Bülent Ersoy (Suskun Dünyam)
Hüseyin Altın (Dört Duvar Arasında)
Eserlerini yorumlayan sanatçılar : Müslüm Gürses, Bülent Ersoy, Yunus Bülbül, Hüseyin Altın, Nalan Altınörs, İpek Pınar, Kibariye, Muhittin Seçen, Bayram Şenpınar, Ayşe Mine.
1987 yılında ‘’Türküola Müzik Yapım’’ şirketinden ‘’Yaşamanın Kuralı’’ albümü piyasaya çıkmıştır.Aynı albüm ‘’Elenor Plakçılık’’ tarafından ‘’Sende Sevgi Yok’’ olarak tekrar basılmıştır.
Değerli söz yazarı-şair Ali Tekintüre ile birlikte birçok başarılı çalışmaya imzasını atmıştır. 1987 yılında söz : Ali Tekintüre, Müzik: Yavuz Taner’e ait olan ‘’Gitme’’ şarkısı yılın en iyi şarkısı seçilmiştir.
1988 yılında İbrahim Tatlıses’e ait ‘’Kara Zindan‘’ adlı albümün yönetmenliğini yapmış ve 1990 yılında Müzik Dergisi’nin düzenlediği yarışmada ‘’En İyi Yönetmen Müzik Oskarı‘’ ödülünü almıştır.
14.02.1990 tarihinde İstanbul’da geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmiştir.
Yaşar Güvenir (d. 29 Aralık 1929, İzmir - ö. 10 Ocak 1998, İstanbul)
Türk piyanist, ses sanatçısı, besteci, söz yazarı. TRT Ankara Radyosu kanun sanatçısı olan Osman Güvenir'in oğludur.Keman sanatçısı ve bestekâr Fehmi Ege'nin birçok eserini yorumlamıştır. "Yıllarca Sabrettim", "Sensiz Saadet" gibi eserler çok ilgi görmüştür. Çalışmalarını genellikle Vasfı Uçaroğlü Orkestrası ile yapmıştır.Döneminde birçok sahne çalışması yapmış olmasına karşın plağa kaydedilen eseri oldukça azdır.
Filmleri
Bergama Sevdaları, 1952
Kücük Sevgilim, 1971
Urfalı Babi, (d. 1922 - ö. 27 Ekim 2004) Asıl adı Yılmaz Kayral'dır
Yılmaz Kayral 1922 yılında Şanlıurfa'da dünyaya gelmiştir. 8-9 yaşlarında Siverek'e yaptığı bir yolculukta ilk kez sazla tanıştı. Bir diğer sevgisi futbol olan Babi, 1945'te Urfa karmasında yer almıştır.
1957'de İstanbul'a göç etti. Birçok şarkıya imzasını atmıştır. 1965'te ilk plağını çıkartmıştır. Şarkılarında komik ve esprili sözler dikkat çekti. 1969'da batı müziği formatındaki ilk 45'liği Canan'ı Grup Dönüşüm ile birlikte çıkarmıştır. 1972'de Alilerin Alisi şarkısı ile Milliyet'in müzik listelerine girme başarısını gösterdi. 1973'te yazdığı "Bastır Ankaragücü" ve 1974'teki "Fenerbahçe Oyun Havası" ile futbol konulu şarkılar yapmıştır. "Fenerbahçe Oyun Havası" 45'liği kapağında adı "Amigo Babi" olarak geçmektedir. 45'liğin diğer şarkısı da o günlerde çok popüler olan anonim bir parça olan "Haydi Bastır" yorumuydu. 1975'te "Disko Kebap" adlı tek uzun çalarını yayınlamıştır.
27 Ekim 2004'te karıştığı bir kavgada kalçasını kırmış, buna bağlı olarak hayatını kaybetmiştir.
Filmografi
Urfalı Babi'nin beyazperdede ilk göründüğü film 1972 tarihli Zafer Davutoğlu filmi Kırım Merdiven'dir. Tombalacıyı oynayan Babi, filmde bir de şarkı seslendirmiştir. Aynı sene yine Davutoğlu'nun Kahpe Tuzağı filminde oynamıştır. Babi'nin en önemli filmi 1974 tarihli Atıf Yılmaz filmi olan Salako'dur. Urfalı bir halk ozanını canlandıran Babi, filmin ana şarkısı olan Salako türküsünü, daha önce plak yaptığı Canan türküsünden uyarlamıştır. 1986 tarihli İbrahim Tatlıses filmi Yıkılmışım Ben Babi'nin yer aldığı son sinema filmidir.
45'likler
1965: Mevlana / Dünya Turu
1965: Zuhal / Cananım
1969: Canan / Genç Osman
1972: Akgülüm / Alilerin Alisi
1973: Bastır Ankaragücü
1973: Bağ Kur Kardeşim / Lambaya Püf De
1974: Fenerbahçe Oyun Havası / Haydi Bastır
Ecevit'e Suikast / Hora Gemisi
Anayasso / Bizler Kaldık Fukara
Bebek / Kör Değiliz Ya
Hassonun Feryadı / Esmerim Biçim Biçim
Urfalıdır Cananım / Güldereli
Koltuk Davası / Koltuk Davası 2
Tahir Paker ve Burhan Paker müzik dünyasında iz bırakan gururlarımızdan olan Adanalı iki kardeş,,, Tahir Paker söz yazarı, besteleri de var. Burhan Paker de, şarkılarının güftelerini de kendisi yazan tanınmış bir neyzen - bestekâr.
Tahir Paker”i birkaç ay önce 13 Şubat 2016´da kaybettik ne yazık ki. “Mutlu Ol Yeter”, “Yalan”, “Bir Kulum İşte”, “Yalnızım Dostlar”, “Topraklara Gömeceğim” ve “Vur Gitsin Beni” gibi İbrahim Tatlıses”in yorumuyla anımsayabileceğiz, Burhan Bayer ağırlıklı güzel bestelerin sözlerini yazmış Tahir Paker. Tahir Paker aynı zamanda Müslüm Gürses´in seslendirdiği “Güle Güle Git”, “Seneler”, “Bu İnsanlar” ve “Acılı Sevda” gibi şarkı sözlerine de imza atmış. Bunların dışında, yazdığı daha birçok şarkı sözü var rahmetli Tahir Paker”in.
Burhan Paker ise bir nefesli çalgılar uzmanı… Müzik uğruna hukuk okumayı tepen iyi bir müzisyen… Plak döneminin ve ünlülerin konserlerine kadar profesyonel geçmişi var. Ayrıca Adana Belediye Konservatuvarı´ndan Çukurova Üniversitesi´ne kadar da yıllarca çalışmalar içinde bulunan bir öğretim görevlisi. Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü´nden emekli olana kadar ise yüzlerce neyzen yetiştirmiş ve hâlen de yetiştirmeye devam ettiğini görüyoruz Burhan Paker´in. Bir de özellikle sanat tekniği yönünden ney yapımına yönelmesi dikkat çekiyor.
Son zamanlarda tasavvufun da etkisiyle, terapi müziği diye tanımladığı enstrümantel müziğe yönelen Burhan Paker”in 50 kadar bestesinden biri olarak “Sevenler Anlar” (Yürüyorum Sokaklarda) adlı Müslüm Gürses´in okuduğu çok güzel bir şarkısı da var. Müslüm Gürses için 25 kadar da beste hazırlayan Burhan Peker, Müslüm Gürses öldükten sonra bu şarkıları kimseye vermemiş. Bu konuda çok seçici yani. İbrahim Tatlıses okumak istemiş ama onun da son durumu ortada sonuçta… Her şarkıcının bu şarkıları okuyamayacağını dile getiren Burhan Paker´in bu şarkıları Mine Koşan ve Kibariye gibi ses sanatçıları tarafından okunmayı bekliyor.
Turan Engin,(d. 1938,İstanbul - ö. 23 Temmuz 2006, İstanbul).
1938 yılında İstanbul'da Erzincan'lı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İstanbul'da dünyaya gelmesine rağmen ailesi sayesinde yöresinin kültürel özelliklerini de öğrenerek yetişmiştir. 1955 yılında çalışma hayatına atılan sanatçı, aynı zamanda yaşadığı yakın çevresinde bulunan "Divriğililer Hanı" na uğrayarak burada Aşık Davut Sulari, Aşık Daimi gibi önemli Halk Müziği ustalarını tanıyabilme şansına erişmiştir. Sanatçı bağlama çalmayı Murat Koç ve Ali Ekber Çiçek'ten öğrenmiştir.
1957 yılında Sâdi Yâver Ataman ile tanışan sanatçı, Sâdi Yâver Ataman ile birlikte Halk Müziği ile ilgili çalışmalarını "Bağlamada Tezene Farklılıkları" konusu ile devam ettirdi. Sâdi Yâver Ataman'in teşviki ile ilk önce "İstanbul Belediyesi Folklor Tatbikat Topluluğu" çalışmalarına katıldı. Bu çalışma kapsamı içerisinde "İstanbul Radyosu"'nda yayınlanan "Memleket Havaları Ses ve Saz Birliği" programlarına katılmıştır.1959 yılında radyoda gerçekleştirilen sınavı geçerek "Yöre Sanatçısı" ünvanı ile çalıp okuma, 1961 yılında ise Muzaffer Sarısözen'in başkanlık ettiği bir sınavı kazanarak "Yurttan Sesler" kadrosu içerisinde çalışma hakkı kazanmıştır. Sanatçı yine hocalarının teşvik ve desteği ile 1967 yılından itibaren "Yurttan Sesler" topluluğunda kadrolu sanatçı olarak çalışmalarına devam etmiştir.
Turan Engin sahip olduğu bas-bariton sesi, uzun havalar, deyişler ve semahları söylerken sergilemiş olduğu usta icrasıyla dikkatleri çekmiştir. 45 yılı aşkın sanat yaşamı içerisinde gerek solist olarak katıldığı çalışmalar gerekse yapmış olduğu derlemeler ile Türk Halk Müziğine önemli katkılarda bulunmuştur. Sanat yaşamı boyunca 4 adet 45'lik plak ve 3 adet kaset çalışması gerçekleştirmiştir.
Turan Engin uzun yıllar emek verdiği İstanbul Radyosu'ndan 2002 yılında emekli olmuştur. Sanatçı emekli olduktan sonra da radyo ve televizyon programlarında çalışmalarını büyük bir özenle sürdürmeye devam etmiştir.
23 Temmuz 2006 yılında yaşamını yitiren sanatçı Türk Halk Müziği alanında unutulmaz ustalar arasında yerini almıştır.
Tanju Okan (d. 27 Ağustos 1938, Tire,İzmir - ö. 23 Mayıs 1996, İzmir)
Türk şarkıcı, müzisyen ve sinema oyuncusuydu ve çok güçlü bir sese sahipti.
İlköğrenimini Manisa'da, lise öğrenimini Balıkesir'de tamamladı. Daha sonra İtalya'da şan eğitimini alarak Türkiye'ye döndü. İlk önce, 1961'de, Ankara'da profesyonel müzik hayatına başlasa da bir yıl sonra İstanbul'a döndü. 1964'te Milli Orkestra'yla (Erol Büyükburç ve Tülay German ile bu sırada tanışmıştır) Balkan Müzik Festivali'ne katıldı. 1964'te 'İbibikler Öter Ötmez Ordayım' isimli ilk plağı Sahibinin Sesi firmasından yayımlandı. Bu sırada Nur Erbay'la hayatını birleştirdi, Tansu ismini verdikleri bir oğulları dünyaya geldi. Bu evlilik yaklaşık 8 ay sürdü.
1960`ların sonundan itibaren Ş.Akannaç ve Nino Varon`un yazdığı Hasret (1970), Tuğrul Dağcı`nın yazdığı Koy Koy Koy (1972), Mehmet Teoman`un yazdığı Kadınım (1974), Güzin Gürman'ın yazdığı Öyle Sarhoş Olsam ki (1972) parçalarıyla geniş kitlelerce tanınır oldu. Bütün Şarkılarım albümü 1975'te çıktı. İkinci evliliği de 1976`da gerçekleşti, 14 ay sürdü. 1980'de 'Yorgunum' albümü Kent firmasından piyasaya çıktı. 1995'te Marş Müzik'ten çıkan 'İşte Tanju Okan 95' son albümü oldu.
Siroz hastalığına yakalanan Tanju Okan, 1995'te İzmir'in Urla ilçesine yerleşti. Kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Vasiyeti üzerine Urla`daki İskele Kabristan`ına gömüldü. Bu ilçede bir Tanju Okan Parkı ve Tanju Okan Heykeli bulunmaktadır.
45'likler
İbibikler Öter Ötmez Oradayım
Kundurama Kum Doldu (Sahibinin Sesi Plak)
İki Yabancı / Sarhoş
Kadınım (Diskotür Plak)
Kemancı (Gönül Plak)
Hasret / Ah Bir Zengin Olsam (Yonca Plak)
Parkta Yatıyorum / Çocukluğum (Philips)
Şerefe / Aşkı Bulacaksın
Ayyaş / Var Mısın İçelim
Yıldönümü / Deli Gibi Sevdim
Başlık Parası / Gelme Ölüm
Gülünce Gözlerinin içi gülüyor
Ölümünden sonra da Odeon Plak`tan Bir Zamanlar, Best Of Tanju Okan ismiyle iki albüm çıktı.
Filmleri
Cübbeli Gelin, (1964)
Şekerli Misin Vay Vay, (1965)
Yalancının Mumu, (1965)
Fakir Bir Kız Sevdim, (1966)
Aşkın Kanunu, (1966)
İçimdeki Alev, (1966)
Berduş Kız, (1970)
Ah Bir Zengin Olsam, (1971)
Cımbız Ali, (1971)
Kaynanam Kudurdu, (1973)
Şiribim Şiribom, (1974)
Ne Haber, (1976)
Gazap Rüzgarı, (1982)
Taner Şener (1941 / 30.08.1993)
1941 yılında Ankarada doğdu.Sanat hayatına tiyatro ile başladı.1950’de Ankara radyosu çocuk saati programlarında mikrofonla,aynı yıl devlet tiyatrosu çocuk bölümünde sahne ile tanıştı.Ses sanatçılığının yanı sıra beste ve güfte çalışmaları da yapmıştır
1961 yılında Ankara Radyosu’na girerek profesyonel müzik hayatına başlayan Şener’in 100’ü aşkın şiirinden 30’u, bugüne kadar çeşitli sanatçılar tarafından bestelendi.
Eserleri
Göze mi Geldik
Bir İhtimal Daha Var
Elbet Bir Gün Buluşacağız
Öyle Yeşil Gözleri Vardı
Zambak Zamanı
Bunca Güzel İçinde Birisi Var ki
Sen Geldiğin Zaman Mevsim İlk Bahardı
Bir Dünya Yarattım
Bir Çift Sevdalı Bakışın
Sakın Dönme Geriye
Öyle Yeşil Gözleri Vardı
Şükrü Tunar, ( 1907 / 1962 )
Şükrü Tunar, 1907 yılında Edremit'te dünyaya geldi. Klarnet virtüozü ve bestekardır. Şarkı formunda besteleri vardır. Devrin ünlü şarkıcılarına eşlik etmiştir. 1962 yılında gazino sahnesinde Zeki Müren'in programı esnasında kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Sol klarnet icracıları arasında idol olarak görülmektedir.
Hasan adlı bir işçinin oğludur. Ailesi içinde musikiyle uğraşan hiç kimse olmadığı halde musiki yeteneği pek küçük yaşlarındayken ortaya çıktı. İlkokul çağındaki Şükrü, eline geçen bir teneke düdük ile şarkılar, türküler çalmaya başladı. 1. Dünya Savaşı yıllarında Edremit'e gelen bir bando takımında klarnet çalan bir asker gördükten sonra klarnete heves etti.
On üç yaşındayken elde ettiği klarnetle musikiye başladı. Ancak, o yıllarda babası ile üç amcası da askere alınmıştı. Genç Şükrü ailesinin bütün geçim yükünü üstlenmek zorunda kalınca musiki dışında pek çok işe girip çıktı. 1921 yılında ailesiyle birlikte Edremit'ten İzmir'e göç etti. İzmir Musiki Cemiyeti'ne girdi ve ilk ciddi musiki bilgilerini bu cemiyette öğrendi.
İki yıl sonra İstanbul'a geldi, Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne girdi ve iki yıl bu cemiyetin çalışmalarına katıldı. İstanbul'da besteci Muallim Kazım Bey'le (Uz) tanıştı; kendisinden makam, usul, nazariyat dersleri alarak genel musiki bilgisini ilerletti. Ama hiç kimseden klarnet dersi almadan sazında kendi kendini yetiştirdi.
Nota bilgisini de kendi çabalarıyla geliştirdi. Kazım Uz'un aracılığıyla mehter takımına girdi. Uzun yıllar İstanbul ve Ankara radyolarında, saz salonlarında, gazinolarda klarnet çaldı, plaklar doldurdu. 15 Temmuz 1962 tarihinde Cumhuriyet Gazinosu'nda Zeki Müren'e eşlik ederken geçirdiği bir kalp krizi sonucu sahnede öldü.
Şükrü Tunar, Türk musikisinde klarnet denilince akla ilk gelen musikicidir. Çok sağlam, güçlü bir tekniği vardır. Tekniği de, üslubu da tamamıyla kendine özgüdür. Klarnetten son derece parlak, bir anda kulağı okşayan, çok güzel sesler çıkarırdı. Perde baskıları kusursuzdu. Sazının da gerektirdiği gibi, Tunar ritm duygusu çok yüksek bir sanatçıydı.
Üstün tekniği ve musiki seviyesiyle daima aranan bir icracıydı. Musiki zevkiyle fasıllardaki, taksimlerindeki, oyun havalarındaki ve soliste eşlik ederkenki üslubu, tavrı, süslemeleri birbirinden farklıydı. Özellikle zeybek, çiftetelli, sirto, longa, karşılama gibi oyun havalarındaki üstadlığı erişilmez seviyedeydi. Taksimleri de çok güzeldir. Türk musikisinde saksofonu da çok güzel çalardı.
Hiç şüphesiz, Şükrü Tunar benzersiz klarnetiyle musikide silinmez bir iz bırakmış, unutulmaz bir klarnet üstadıdır. Tunar bestekarlıkla da uğraşmıştır. Bazı şarkıları piyasada sık sık okunmuştur. Kürdilihicazkar "Gözü ceylan gözüdür, bakışı mestanedir", Hüzzam "Ay öperken suların göğsünü, sahilde yıkan", Hüseynî "Geçti sevdalarla ömrüm ihtiyar oldum bugün" güfteli şarkıları güzel eserlerdir. Bir peşrev ile iki saz semaisi ve birkaç güzel oyun havası da bestelemiştir. Ancak, onu musikide unutulmaz kılan yanı icracılığıdır.
Bülent Aksoy
Şükrü Tunar'ı tam otuz sene evvel tanıdım. Büyük istidadın ta o zamandan bizlere ümit verdiğini anlamıştım. Zaman bizi yanıltmadı. Musiki hayatımda iki meşhur klarneti, Şeref ve Ramazan Efendileri gayet yakından tanıdım. Bunlar da değerli sanatkarlar olmakla beraber, Şükrü'nün yerinin kolay dolmayacağına bugün tekrar iman ediyorum. Bu uzun arkadaşlık devrimiz birçok hatırayla doludur. Halim selim ahlakı ile gönlümde açışı bitmeyecek derin bir iz bırakmıştır. Kendisini her zaman rahmetle anmaktayım.
Hakkı Derman
Beyefendi idi. Kimseyi gücendirmez, kırmaz, nazik, hassas insandı. Kendisini herkese sevdirmişti. Temiz giyinmeye meraklıydı. Şükrü Tunar'ı iki yönden tetkik etmek lazımdır: Bestekarlığı ve icrakarlığı. Eserleri daima sevilmiş, tutulmuş, dinlenmiştir.
Onun ismini ilelebet yaşatacak çapta olanlar çoktur, icrakarlığına gelince, tam manasıyla sazını yenmiş, sanatın zirvesine çıkmıştı. Tek kelime ile harika idi. Fasılda başka, oyun havası çalarken başka üflerdi, bir soliste refakati ise daha başkaydı. O, her kalıba girmesini bilirdi. Elli kişilik fasıl heyetinde onun klarneti hemen belli olurdu. Asla yeri doldurulamayacak ve eşi gelmeyecek bir sanatkardı.
Hilmi Rit
Eş, dost ve tanıdıkları soruyorlar:
- Şükrü Tunar hakkında yazmayacak mısınız?
- Yazmaz olur muyum? Bütün hayatı boyunca Türk musikisine hizmet eden ve son zamanın en büyük klarnet üstadı olan bu zattan bahsetmemek mümkün mü? Onu mukaddes hizmetinden ancak ölüm ayırabildi ve son nefesini de sazına üfleyerek hayata gözlerini yumdu.
Senelerden beri onun hüznünü, neş'esini söyleyen klarneti artık bir daha konuşmayacak. Bundan sonra bu saz ruhu gitmiş bir tahta parçasından başka bir şey değil. Sazının mandalları gümüş, anahtarları altınmış, kaç para eder, onun en yüksek ayarlı altını çalanın parmakları idi. O Türk musikisine her şeyini verdi, musiki de ona geniş bir sahavetle mukabele etti.
Refi Cevat Ulunay
Yeri dolmayacak çok büyük bir san'atkardı. Onu çocuk yaşımda Bursa'da tanımıştım. Boğaziçi Lisesi son sınıf talebesi iken bir gün beni mektepten alıp Sahibinin Sesi plak şirketine götürmüştü. "Muhabbet Kuşu"isimli eseri ilk plağımdır. Efendi ve ağırbaşlı insandı. Sessizdi, içine kapalı bir hali vardı. Yıllarca sahnede, hemen yanımda şarkılarımı şahane klarneti ile süsledi.
Konserlerimde beni coşturmak için elinden geleni yapardı. Hususi hayatında da, konuşmaktan çok dinlemesini seven durgun bir hali vardı. Seyahatlerimizde bir baba, bir ağabey gibi müşfikti. Ve bir akşam... Sahneye çıkışımdan iki dakika sonra kürdilihicazkar peşrevinin sonuna doğru sol koluma yaslanıp düştü, ruhunu teslim etti. Yılların klarnet üstadı mabedi olan sahnede can vermişti. Yeri dolmayan büyük san'atkarı kaybetmiştik.
Zeki Müren
Şükrü Tunar ayağının parmağından basının olmayan saçına kadar, duygu yüklü bir insandı. Klarnetten izahı güç derecede sağlam Türk musikisi perdelerini sağlayan ses çıkarırdı. Üslubu çok güzeldi ve klarneti şamata yapmadan çalardı. Çok yumuşak ve gönül okşayan seslerle sazını çalabilen bir sanatkardı. Bu konuda öylesine başarılıydı ki, bu üslubu ile kendisinden klasik musikimizde bile istifade etmek mümkündü.
Şükrü Tunar'da insan yaradılışında nadiren görülen bazı vasıflar vardı. Sazını kullanmaya başladığında resmen rengi değişirdi. Adeta beti benzi atar, duygudan sapsarı olurdu. Taksim ederken gözlerim yumar, sanki bir başka aleme giderdi. Her taksimi bir diğerini geride bırakacak kadar güzel olurdu. Ben klarnette Şeref'i, Ramazan'ı da dinledim, ama Şükrü Tunar'ın yeri bir başkadır. Rahmetli Mes'ud Cemil, Şükrü Tunar için: "Al bu adamı klasik koroya oturt!" derdi.
Mes'ud Cemil
1927 yılında Yeni Postane üzerinde, "Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi" adı ile İlk istanbul Radyosu kurulmuştu. Bu teşekkülün müdürü de, muavini de, muhasebecisi de, her şeyi bendim. Radyoya intisap etmek isteyenler de bana geliyorlardı. Bir gün asker elbiseli, fakir görünüşlü, hasta halli, çelimsiz bir delikanlı geldi.
- Efendim, dedi, Acaba radyoda arada sırada bana bir iş verebilir misiniz?
- Oğlum, dedim, elinden ne gelir?
- Ben klarnet çalarım.
- Başka bir sanatın yok mu?
-Var efendim, ben Kadıköy'ünde sobacılık ederim.
-Sazın yanındamı?
- Yanımda efendim.
-O halde dinleyelim.
Ceketinin iç cebinden klarnet parçalarım çıkardı, birbirlerine geçirdi. Klarnetin bazı mandallarının yayları bozulmuş olacak ki, lastikle tutturmuştu. Evvela kabadan bir "uşşak" gezindi. Derhal dikkatimi çekti. Sanat kıymetini anladık.
- Otur! dedim. Oturdu. Bağdat'ın tamire muhtaç olduğunu hissettiğim için hademe ile bir 29'lukla biraz peynir, pastırma ve taze ekmek aldırdım, yedirdim, içirdim.
- Türk musikişinasları içinde en çok kimi seversin?
- Cemil Bey'i severim efendim.
- Nereden tanırsın?
- Plaklarından tanırım.
- O halde bana bir hicazkar taksim eder misin?
Sırf hicazkar olarak mükemmel taksim etti. Bir de harikulade bir sanat inceliği göstererek tavır itibariyle merhum pederimi hatırlatacak eda ile nağme oyunları yaptı ve hiçbir zaman o üslubun dışına çıkmadı. Hayran oldum. Bir iki 29'luk daha aldırıldı. Delikanlı coştu, sanki elindeki klarnete temessül etmiş gibi idi. O gün klarnetle ney hüviyeti bir rast taksim etti ki, şimdiye kadar bunu hiçbir klarnette görmemiştim.
Sazını istediği gibi söylettiriyordu, piyasa tavrında da harikalar yaratıyordu, hele çiftetellilerde, oyun havalarında görülmemiş bir çalakı vardı. O gün mülakatımız bir imtihan değil, bende unutulmaz bir hatıradır.
O gün Şükrü Tunar'ı her seans için 175 kuruşa angaje ettik. Sanatkar günden güne inkişaf etti, meşhur oldu, şöhret servet getirdi. Fakat hiçbir zaman şımarmadı. Daima terbiyeli, daima nazik ve daima mütavazı kaldı.
Klarnet üzerindeki teknik hakimiyeti arttı, onda alaturka musikide hiç kimsenin elde edemiyeceği bir hüner vardı. Fakat ben -açık söyleyeyim- o zamanki safiyetinin taze ve temiz havasını o genç musikişinasın çalışındaki başkalığı daima aradım.
Şükran Ay (d. 25 Şubat 1931 - ö. 23 Kasım 2011),
Türk sanat müziği sanatçısı.Şükran Ay; Üsküdar Taşmektep'te okudu, sesi de bu yıllarda keşfedildi. İlk müzik derslerini Necati Başara'dan alan Şükran Ay, Eminönü Halkevi'nde Sadi Yeter Ataman'ın kurduğu kadroya katılıp radyo sınavlarına girdi ve kazandı.Bu arada Üsküdar Mûsikî Cemiyeti'ne devam etti. Sanat hayatına Kazablanka, Maksim, Çakıl gibi büyük gazinolarda; Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi sanatçılarla birlikte sahne alarak başladı. Türk sanat müziğinde klasik olmuş İntizar, Sevemedim Karagözlüm adlı eserlere kattığı farklı yorumla beğeni kazandı.
Pankreas kanseri nedeniyle 23 Kasım 2011 tarihinde yaşamını yitirdi ve cenazesi ertesi gün Fatih Camîi'nde kılınan cenaze namazının ardından Topkapı Çamlık Mezarlığı'na defnedildi. Türk sanat müziğinin 1970'li yıllardaki divalarından olan Şükran Ay, aynı zamanda gazeteci Savaş Ay'ın annesidir.